21 Ocak 2011 Cuma

Efes Pilsen: 60 - Montepaschi Siena: 58


Uzun zamandır yazı yazmadığım için bu yazımda bayağı zorlandığımı baştan söylemem gerek. Bunun sebebi gerek işlerimin yoğunluğu, gerekse basketbol içinde yaşananlardan soğumuş olmam. Top 16'nın başlaması ise bir vesile olsun yazmaya başlamak için.

Öncelikle herşeye rağmen Montepaschi Siena karşısında alınan galibiyet güzel. Siena'nın eksik olması ve bu galibiyetin farkının istediğimiz seviyede olmaması ise kaçınılmaz gerçekler. Şimdi gelelim diğer can yakıcı gerçeklere.

Tabi ki kaçınılmaz olarak ilk acı gerçek Rakoceviç gerçeği. Bu maçın en skorer adamı olmasına rağmen bu gerçek ortada. Savunma düzeyi sıfırda ve topu her eline aldığında yürekler ağızda. Rako'ya iki ucu keskin bıçak diyenlerin ufacık bir hatası var bence o da negatif ucunun daha keskin olması. Ortada 17 sayı var ama yüzde olarak düşük bir yüzde var ve giren atışlar dahil çoğu zorlama atışlar. Bunun yanında şu acı gerçeği de itiraf etmek gerekir: Rako sahada olmadığında, özellikle Wisniewski sahada iken hücumumuz feci tıkanıyor. Hele bir de Nachbar gününde değilse vay halimize. Burada yeni transfer Murray düşünülüyor olabilir ikinci skorer olarak ama NBA gelen bir oyuncunun adaptasyonu ve setlere alışması en az bir ay demek ve bu da bizim için çok geç olabilir. Bunu sahada da net olarak gördük, akıllı Siena Avrupa çaylağı Murray topu her eline aldığında ikili sıkıştırma yaptı ve dengesini bayağı bozdu.

Rakoceviç'in savunmasına bu kadar laf ediyoruz ama başka bir büyük gedikte pota altında. Vujcic ve Nachbar gediği bu. Nachbar hırsı ve mücadele azmi ile bunu bir parça kapatsa dahi gerek yavaşlığı, gerekse de takipte yetersizliği ile Vujcic orada büyük bir gedik. Bu maç özelinde Kerem Gönlüm'de vasatın altında kalınca orası iyice yumuşak bir bölge haline geldi. Neyseki orayı toparlayan Thorton ve Lawrence vardı da oradan nispeten daha az sayı yedik.

Lawrence Roberts bu maçta iyi oynasa da ona da tam güvenemiyorum açıkcası. Çok çabuk faul alıyor. Aşırı heyecanı buna yol açıyor. Her topa atlaması her ne kadar olumlu bir gösterge olsa da bunu kontrolsüz şekilde yaptığını birçok maçta görüyoruz. Bu kontrolsüzlük yüzünden erken faul problemi yaşıyor.

Bu maçın adamı olsa da Bootsy Thorton tam bir takım oyuncusu aslında. Her maç böyle çoşmaz elbette ama özellikle savunmada belli standartın altına asla düşmez. İste bu yüzden bu adamın takımda olması gerekiyor zaten.

Gelelim meşhur Wisniewski kısmına. Takım oyun kurucusu kadar oynar ve Wisniewski'yi oynatmak istiyorsanız Maccabi tarzı oynamanız gerekir. Eğer düzenli hücum istiyorsanız Wisniewski orada sırıtır ve sırıtmakla kalmaz üstüne bir de takımın düzenini bozar.

Bir ufak paragrafta Sinan'a, Euroleague'de de oynamaya başladı. Ama savunmaya ve rübaunda o kadar konsantre olmuş ki, hücumda inanılmaz hatalar yapabiliyor. Mesela Kerem'in harika asistini elinden kaçırması gibi. Bunun yanında sevindirici gelişme ise geçen seneki saçma sapan faulleri yapmaması.

Önümüzde Partizan deplasmanı var. Zor maç üstelik 20.000 taraftar önünde daha da zor. Ama yenmek gerekli yoksa işler çok karışacaktır.